Kabardey Çerkesleri

Adigelerin en kalabalık ve en önemli rolü oynayan kabilelerden biri,
Kaberdey Adigelerdir. Yerleşim alanları: Büyük Kaberdey; Kafkas
dağlarının Kuzey sırtları, Elbrus dağının Doğu yakasından Terek ve Baksan
nehrine, Küçük Kaberdey; Terek ve Kaberdey dağları arasında kalan kısımda yer alır. Kaberdey tarihi, Çerkes tarihinin en önemli bir bölümünü teşkil eder. Bunların da tarihini ve dilini öğrenmek diğerlerinki gibi zordur.
Yazı dilleri yoktu. Dini yazılar ise sadece dini konularda kalmıştır. Bu
nedenle de hiçbir kronolojik bilgi bize ulaşmamıştır ve tarihleri de
tamamlanmamıştır. Tarihi bilgileri komşu halk kronolojileri ve zengin halk
efsane ve folkloruyla tamamlayabiliyoruz.

Büyük bir olasılıkla Kaberdeyler 15. yy’da diğer Çerkes kabilelerinden
kopmuşlardır. Diğer Çerkes kabilelerinin tersine detaylı bir sosyal sınıf
ayrımını yaratmışlardır. Kaberdey adı da bir ihtimalle ünlü bir Kaberdey
beyinin adından gelmektedir. Halk anlatımlarına göre büyük bey Yinal
(efsaneleşmiş bir bey) Kuban nehrinin doğu bölgesine halkını
yerleştirmiştir. Sonraları Kırım Tatarlarının baskısıyla daha güneye ve
Doğu’ya inerek Kafkas dağlarına yerleşmişlerdir. Büyük göç Alan kabileler birliğinin Moğollarca yıkılmasından sonra daha kolay gerçekleşmiştir.
Kaberdeyler 15. yy sonlarına kadar Altınordu devletine bağımlı idiler.

Kaberdeylerin bölünerek parçalanmaları

Efsanevi anlatımlara göre toplum, beylerle birlikte halk meclislerince
yöneltiliyordu. Fakat 16. yy’da Küçük ve Büyük Kabarda olarak, Kaberdey
Beyi Shalocho Talustan tarafından bölünmüştür. Shalocho kendine ve verilen mirastan memnun kalmayarak halkını da yanına almış, Terek nehrinin Doğu’suna yerleşerek Küçük Kabarda’yı kurmuştur. Diğer bir anlatıma göre bu ayrım Yinal'ın ölümünden sonra oğulları Atajuk, Mışevest ve Kaytuko arasında yapılmıştır.

Moskova ile ilişkilerden önce her iki Kabarda ve komşuları

Kaberdey Adigelerinin ikiye ayrılması, taht kavgalarının sonu olmamıştır.
Kardeşler birbiriyle mücadele etmiştir. Gerek Tatarların, gerek Dağıstan
halklarının Kaberdey'e saldırıları sırasında iki kardeş ve onlardan
sonraki Kaberdey beyleri bir birleri ile dayanışma için giriyor ve yardım
ediyorlardı. Tehlike bertaraf edilince de yine bir birleriyle savaşıyorlardı. Bilhassa Altınordu devletini ele geçirerek yöneten Tochtamışlara karşı amansız bir mücadele verilerek, yönetimde deneyim kazanan aile yok edilmeye çalışılmıştır.

Gerek iç savaşlarda, gerek başkalarıyla yapılan savaşlarda akraba
halklardan yardım isteniyordu. Bunun örneklerinden biri Dağıstan'a yapılan
akın sırasında Abazaların yardım etmeleridir. Kaberdey Adigeleri tüm komşu halklar üzerinde tam hakimiyet kurmuşlardı. Yakın komşuları olan Balkar, Karaçay ve Nogaylar üzerine her yönde tam bir hakimiyet kurarlarken, uzak komşuları olan Çeçen-İnguş ve Osetinler de Kaberdeylerin vasalları idiler. Kafkasların bu küçük monarşilerine Şamhal beyliklerinden Abaza beylerine kadar herkes vergi ödemek zorundaydılar. Hatta 16. yy’da bir Kaberdey prensesi ile Gürcü kralı görkemli düğün merasimiyle politik bir evlilik yapmıştır. II. Beyazıt (1480-1512) kağıt üzerinde de olsa hakimiyetinde gördüğü Kabarda'yı Kırım'a bağlamıştı. Kırım’da vergi olarak Kabarda'dan esir alıyordu. Diğer yönden taht kavgaları sonunda Kırımdan kaçan Tatar beyleri Kaberdeylere sığmıyorlardı.

Kaberdeyler de hristiyanlığın gerilemesi ve İslamiyet’in yayılması

Kaberdeylerin Kırım Kanlarıyla olan ilişkileri, İslam dininin Kaberdeyler
arasında çabuk yayılmasına neden olur. Bizans'ın 1453'de yıkılmasıyla
Hıristiyan dininin ana kaynaklarından uzak kalmaları, Kuzey Kafkasya'da bu dinin gerilemesine neden oldu. Daha önce Dağıstan'dan daha ileriye bir
adım atamamış olan İslam dini, Hıristiyan dininin yerini almaya başlar. Bu
ilerlemeye rağmen Çerkeslerin dini uzun yıllar Hıristiyan dini olarak kalmıştır. On altıncı yy’da İtalyan seyyahı Barbaro ve diğerlerinin yazdıklarına göre halen Hıristiyan idiler. 1560'da Kaberdey elçileri Moskova'dan papazlar istemişlerdir. 1717'de Kırım Hanları Kaberdey’e saldırarak onlara İslamiyet’i zorla kabul ettirmeye çalışmışlardır. Tatarlar bu saldırılarda Kaberdey’deki tüm kiliseleri yakıp yıkmışlardı. Hıristiyan ruhanilerinden ellerine geçirdiklerini katletmişlerdir. Buna rağmen 1732'de Moskova'ya gelen bir Kaberdey elçisinin söylediklerine göre Kaberdey beylerinin çoğu Müslüman olmalarına karşın halk Hıristiyan idi. (Sayın Sarkisyanz'ın derslerinde anlattıklarına göre bu saldırılarda Çerkes kroniğini yazan bir papazda kitabıyla birlikte yakılmış, tarihimize ışık tutacak bir yapıtta barbarlarca yok edilmiştir. B.Ö.)

Kaberdey-Moskova ilişkileri

Kaberdey Adigeleri askeri güçlerini kuvvetlendirmek, bilhassa kendilerini
Tatarlara karşı koruyabilmek amacıyla 16. yy’da Çarlara yanaşmak zorunda kalmışlardır. 1552-1556 yıllarında Altınordu Devleti Volga nehri kıyılarım yitirince Rusların Kafkasya'ya olan baskılan daha da artmaya başlamıştır. Kaberdey Beyi Temryuk'un kızı Goşenay ile Çar IV. İvan evlendirerek 1557'de akraba olur ve Kabadeyleri vasallığına kabul eder. Temryuk, bu akrabalıkla Dağıstan baskılarına karşı yardım alabileceğini ümit ediyordu. Bu yıllarda bir kaç Kaberdey beyi Moskova'ya giderek Çar’ın hizmetine girerler ve Ortodoks kilisesine kabul edilirler. Kaberdeyler, 1558'de Ruslarla birlikte Livon savaşına katılırlar.

Çar’la evlenen Goşenay, vaftiz edilerek Maria adını alır. Tarihte ilk kez
bir Çerkes prensesi Moskova'da Çariçelik yapmıştır. Goşenay'ın babası
Tatarlara karşı devamlı olarak yardım almıştır. Yine Temryuk'un arzusuyla
1566'da Terek kıyısına ilk Rus kalesi kurulur. Bu kale 1571'de Osmanlıların politik baskıları sonunda yıkılır. Temryuk'un oğlu Moskova'da "boyar" ilan edilmiş, ancak 1571'de yine Moskova'da idam edilmiştir. Buna rağmen iki halk arasındaki ilişkiler daima dostça olmuştur. Hatta Kaberdeylerin dostluklarının bir nişanesi ve verdikleri sözün garantisi olarak 16. yy'dan 19. yy'a kadar Kaberdey Prensleri Moskova'ya gönderilmiştir. Rus Çan 1. Feodar'a bağlılıklarını sunmuşlar, 1605-1613 yıllarında 1. Demetius ve Michail Romanof’a Kuran'a el basarak sadakat yemini yapmışlardır. Zamanla Kaberdey beyleri Rusya ile dostça bağlar kurarak ilişkilerini sürdürürlerken bazı Kaberdey beyleri de tam tersine Rus köylerine ve karakollara baskın düzenleyerek yağmalıyorlardı.

Diğer yönden Kaberdey beylerinin Moskova'ya gönderdikleri iyi niyet
elçileri çoğu kez yolda Kazaklar tarafından yağmalanıyordu. Çar Aleksey
1661'de Kaberdey beyi Kazbulat Mirza'ya "Tüm Çerkeslerin Beyi' unvanım
vermiştir. Kazbulat, Terek kenarında kurulacak bir kaleden devletini idare
edecekti. Moskova'nın dostu olarak Kazbulat sık sık Kırım Hanlarına ve
Osmanlılara karşı yapılan savaşlara katılmıştır.

Çar'ın Osmanlılarla yaptığı antlaşmalarda Kaberdey Adigelerini kendi
himayesi altına almıştır. Kırım Hanı Kaplan Girey 1705'de Rusya'nın
İsveç'e yaptığı savaşı fırsat sayarak Kaberdey'i istilaya kalktıysa da
büyük bir bozguna uğratılarak geriye püskürtülür. Ne gariptir ki bu ve
buna benzer askeri başarıları görmezlikten gelen Osmanlılar 18. yüzyılın
ilk yarılarında tüm Kabarda üzerinde hak iddia etmişlerdir. Osmanlı baskısına karşı Rus yardımı çok geç gelir. Hatta çar l. Peter'in gönderdiği elçi Bekoviç Çerkaskkij , Kaberdey beylerinden olup Moskova'da oturuyordu.

Kaberdey beyleri ile Çar arasında en büyük problem bu yüzyılda Kaberdey Beylerinden kaçarak Rus bölgesine yerleşen köylüler oluşturuyordu. Çar,
beylerin zulmünden kaçan köylüleri geri vermiyordu. Beyler ise, köylüleri
geri verilirse Çar'a sadakatle hizmet edeceklerini söylüyorlardı. Kaberdey’de iç çekişmeler ve mücadeleler devam ediyordu. Kaberdey beyi
Kurgokin Muhammed ve onu destekleyen şeriat karşıtı, ünlü halk düşünürü ve filozofu Kezanıko Jabağı, Kırım Taraftarı Roslan Bek Kaytukin ile
geçinemiyor, birbirleriyle mücadele ediyorlardı.

Roslan Bek Kaytukin ise Kırım Hanı Bahtı Girey'i destekliyor ve ikiye
ayrılan Kaberdey halkı birbirine düşüyordu. Roslan Bek Kaytukin, Bahtı
Giray'la beraber kardeşlerine karşı savaşıyordu. Kurgokin Muhammed, Çardan yardım istediyse de istenilen yardımı alamadı. Buna rağmen Çar taraftan olan doğu Adigeleri, 1732 yılında Kuban Tatarları ve Kalmuklar tarafından ablukaya alınmış olan bir Rus birliğini kurtarırlar. Çarların zayıflığını fırsat bilen Kırım Hanları, 1733 yıllarında her iki Kaberdey Adigeleri üzerinde, geçici de olsa hakimiyetlerini kurarlar.

Çar'ın Osmanlılarla 1736-1739 yıllan arasında yaptığı savaşı kazanmasıyla
durum değişir. Belgrad (1739) sözleşmesi ile gerek Çar gerekse Osmanlılar Kaberdey’i bağımsız bir sınır devleti olarak kabul ederler. Kaberdey Kralı II. Teymuraz kısa zamanda otoriter bir devlet ve güçlü askeri birlik kurmayı başarır. Öyle ki, diğer komşu halklar yeniden kendilerini saymaya başlar. Gürcistan'ın 1752 yılında kurulmasına II. Teymuraz, askeri gücüyle katkıda bulunur.

Kaberdey'in Ruslarca istila edilmesi

Bu yıllarda Osmanlı-Rus savaşlarından yorgun düşen Ruslar, Kaberdeylere
karşı sürdürdükleri savaşlara da ara verirler. Baksan bölgesinde oturan
Kaberdeyler, Petersburg'dan yardım almamalarına rağmen, küçük Kaberdey’de oturan beyleri baskı altında tutuyorlardı. Bu durum Küçük Kaberdey’de de Ruslara karşı bir sempati yaratır. Neticede küçük Kaberdey’de Ruslarla iyi ilişkilere giderler. Böylece Ruslar her iki Kaberdey’de de beylerden taraftar kazanmış olurlar. Rus-Çeçen savaşında (1758) bazı Kaberdey beyleri Ruslarla birlikte Çeçenlere karşı savaşırlar. Rusya'da alıkonan Kaberdey prensleri II. Katerina zamanında (1762-1796) Ruslaştırılırlar. Kaberdey beylerinin baskısından kaçarak Ruslara sığınan köleler Ruslarca Hıristiyanlaştırılarak bağımsızlıklarına kavuşturulurlar, İslam dini ise beyler arasında sağlam kök atar.

Petersburg, Terek kıyısında kurduğu kaleyle (1759-1763) Kaberdey’i istila
etme arzusunu açıkça ortaya koyuyordu. Bunu sezinleyen Kaberdeyler
kalelerin kurulmasına karşı çıkar. Çünkü bu tür kaleler, Kaberdeylerin
yaşamları için gerekli otlaklardan mahrum ediyordu. Rusların bu yanlış
politikası, Kırım dostu Kaberdeylerin taraftar bulmasına yarıyordu.
Kaberdeyler 1765'de Kızılyar kalesini kuşatırlar. Aynı zamanda Tatarlarla
anlaşarak Mezdegu kalesinden gelebilecek bir Rus saldırısına karşı beraber hareket etmeye ve yardımlaşmaya karar verirler. Osmanlı-Rus harbi (1768) sırasında Ruslar, Kaberdey topraklarını düşman bir ülke olarak istila ederler. Halbuki bu yıllarda bir çok Kaberdey beyi, Ruslarla dostça ilişkiler içinde idiler. 1768'de Eksakon nehri kıyısında yapılan savaşı Ruslar kazanarak, Kaberdeyleri mağlup ederler ve Kaberdey ülkesini kendi topraklarına ilhak ederler. Bu seferki Rus hakimiyeti 1557 yılındaki gibi Kaberdeylerin istek ve arzusuyla değil, askeri bir işgal olmuştur. Zaten 1774 yılında yapılan Osmanlı-Rus antlaşması gereğince Osmanlı Sultanı, Kaberdey bölgesini Rus Çariçe’sine hediye olarak vermişti. Bu savaşlarla birlikte Kaberdeylerin bağımsızlıkları da son bulmuştur. Çariçe II. Katerina Kaberdeylere, kendilerine özgü geleneklerine göre idare edilen otonom statüye sahip bir yönetim hakkı tanımıştır.

II. Katerina ve Kaberdeyler

Çar’ın Kafkasya'daki görevli memurları, -kontrolden uzak- sanki
Petersburg'dan planlanmışta yürütülüyormuş gibi, her türlü sorumluluğu
kendi üzerlerine alarak, başlarına buyruk hareket ediyorlardı. Kaberdey
Adigeleri bu baskıya dayanamayarak (1777-1779) Kazak garnizonlarına karşı ayaklanırlar. Bu ayaklanma hemen bastırılır ve ayaklanmaya katılan bütün Adigeler sürülür. Bu ayaklanmanın başarısız olması ve hem de çok çabuk bastırılması ile birlikte Çar yeni bir kanun çıkararak Adige halkına
istediği an istediği yere giderek yerleşme hakkını tanır. Köylülere, beylere karşı bağımsızlıklarını verir. Yine bu kanunla; kan davası, kendilerine sığınan bir suçluyu saklama ve koruma geleneği de yasaklanır. Beylerden Janchot Paterhan, tüm Kaberdey’in valisi ilan edilir ve yanına da bir polis müdürü verilir. Askeri baskıyla Kaberdey beyleri bir halk toplantısı yapar, köylülerin azat edildiğin ilan edilir. Tabii ki, çalışmaya alışmamış ve Adige halkının sırtından geçinen beyler bu yeni durumdan hoşlanmazlar , 1781'de Gürcistan'a ve Osmanlı devletine göç etmeyi isterler. Bu istekleri Çar geri çevirir. Askeri baskıyla vatanlarında kalmaları sağlanır. Daha sonra Kaberdey Adigeleri askere alınır ve Potemkin komutasında oluşturulan 800 kişilik milis kuvveti, Kuban’da bağımsızlıkları için savaşan batı Adigelerine karşı savaşmaya zorlanır. Ayrıca, Kaberdeylerin Kazak yerleşim sahalarına taşınmaları da yasaklanır.

Alexsander ve I. Nikolaus devrinde Kaberdey haklarına tecavüzler

Kaberdey’deki sivil yönetim 1802 yılında değişikliğe uğrayarak Petersburg'daki dış işleri bakanlığı bünyesindeki askeri idare kısmına
bağlanır. Rusların yaptıkları yeni kalelerin anlamını çok iyi anlayan
Roslan Bek Mısost 1804 yılında ayaklanır. Rus General komutasındaki
orduyla Büyük Kaberdey’e girerek seksen köyü yerle bir eder, harabeye
çevirir. Bu vahşeti anlatan bir şikayet dilekçesi I. Alexandre'ye
gönderilse de cevapsız kalır. General A.P. Yermolof zamanında Rus
politikası ve yönetimi daha da sertleşir, ağırlaşır. Yermolof, dağlarda yerleşik Adige halkının düz araziye inmelerini ister. Bu emre Adigeler
uymak istemeyince beylerin geri kalan ayrıcalıklı haklarını da ellerinden
alınır, halka tam bir eşitlik ve bağımsızlık verilir.

Kaberdey Adigelerinde, 1822 yılındaki bu zoraki devrimler büyük sevince ve Rus dostluğuna neden olur. Tüm ayrıcalıklarını yitiren beyler, yaşamakla ölmek arası bir duruma düşerler. Diğer bağımsız Adigelerle ilişkilerini koparmak için p'ur alıp verme geleneği yasaklanır, onlarla ilişki kuranlar cezalandırılır. Hatta silah taşıma yasağı dahi konur. Yermolof, Adige geleneklerine göre idare dilen, fakat sıkı Rus kontrolü altında olan bir
yeni yönetim tarzı kurar. Kaberdey hükümetinin başında bir bey ya da kadı
bulunuyordu. Hem gelenek görenekler, hem de şeriat kanunları anlaşmazlıkların çözümünde uygulanıyordu. Bu sıkı kontrollü yönetim tarzı
1858 senesine kadar sürer.

Gururlarına düşkün Adigelerden bu baskıya dayanamayanlar dağlara
çekiliyorlardı. General Yermolof ile Paskeviç arasındaki anlaşmazlık
nedeniyle , Yermolof'un istifasını fırsat sayan beyler 1827'de Çar
Nikolaus'a bir şikayetname gönderirler, eski ayrıcalıklı haklarını tekrar
isterler. Hatta daha da ileri giderek, eski sınırlarının tekrar tanınmasını ve Osetinlerin de tekrar kendilerine bağlanmasını isterler. IV. İvan'la yapılan sözleşme gösterilerek, Rus soylularının faydalandıkları haklardan kendilerinin de faydalanması gerektiğini dilekçelerine eklemeyi de ihmal etmezler. Aynı yıllarda, yani 1828'de Rus Çarı'nın muhafızlığım, Kaberdey Adigelerinden oluşan bir askeri birlik yapıyordu.

Şamil'in bağımsızlık savaşı ve Kaberdeyler

Şamil'in Çeçenlerle birlikte Kaberdey’e saldırmasını fırsat bilen pek çok
Kaberdey, hatta Kaberdey asıllı Rus subayı Xot Anzorof, Şamil'e iltihak
etmiştir. Bu Kaberdeylerin Çar’a karşı yaptıkları en son itaatsizlik olur.
Şamil’in saldırısında, Kaberdeylerin büyük bir çoğunluğu Ruslarla beraber
Şamil'e karşı savaşmıştır. Şamil'in teslim olmasından sonra, onun yanında
savaşan Kaberdeyler, Batı Adigelerinin yanında yer almışlardır.

Petersburg, Kuban bölgesi Adigelerini de zamanla yenilgiye uğratarak
topraklarına ilhak eder. Kaberdeylerden gün geçtikçe daha çok toprak işgal başlar. Buna paralel olarak da Kaberdeylerin temel geçimi olan hayvancılık ve atçılıkta geriler. Yaklaşık tüm Kaberdeylerin sekizde biri, daha sonraki yıllarda Osmanlı devletine göç eder.

Rus egemenliği altında sosyo-kültürel değişimler

Rus Çarlığı yönetimi altında kalan Kaberdey Adigeleri, diğer Çerkeslerden daha fazla Rus kültürünün etkisi altında kalmışlardır. Bu etkilenmeyi ilk
Çerkes tarihini yazmaya çalışan Şor'a Bekmursin Noguma'da görebiliriz.
Şor’an'ın yapıtları, yazdığı yıllarda yayınlanmamıştır. Ayrıca Rus
edebiyatında romantizm devrini açan Kaberdey şövalyelik ruhu olmuş,
yazarlar bu konuyu en güzel şekilde işlemiştir. Dünya klasikleri arasına
giren bu dev Rus yapıtlar günümüze kadar gelmiştir. Kaberdey şövalyelik
ruhunun (1) etkisi altında kalan bir çok komşu Kafkas halkları 20. yy’da
bile onları taklide çalışmışlardır. Kaberdeylerin milli gelenek ve görenekleri, harp ve harp oyunlarından esinlendiğinden, Rus egemenliğiyle bu gelenek ve göreneklerde gerilemiştir. Kaberdey şövalyelik ruhunun gerilemesi ile birlikte sınıfsal yapıya dayanan beylik vs. gibi ayrımlarda yok olmaya başlamıştır.

Sosyal yapıda meydana gelen değişimler

Pşılar, Worklar, Hür ve bağımlı çiftçiler (ki, bu en son iki sınıf) yüzde
olarak en kalabalıkları idi. Köleler arasındaki kesin ayrım Rus hakimiyeti
ve baskısıyla yumuşamış ve sınıflar birbirlerine daha da yakınlaşmışlar ve
yanaşmışlardı Yermolov'un tanıdığı haklara göre kölelerde pşi ve workleri
öldürebilecekleri gibi onların emirlerini de dinlemek zorunlulukları bile
kalmamıştı. Bu yeni kanun sınıfsal yapıyı kökten sarsmıştı. Rusya'da
1861'de ortaya çıkan köylü ayaklanması, Kaberdey köylülerini de
ayaklandırmıştı. Ruslar, 1866'da çıkardıkları bir kanunla her türlü insan
ticaretini de yasaklıyorlardı. Bu kanunlar ve yenilikler at bakıp
beslemekten başka her işi şerefsizlik sayan Kaberdey beyleri arasında
büyük bir sosyal ve ekonomik çöküşe neden olmuştur. Kaberdey prensesleri, kendilerine köle hediye etmeyen bir erkekle asla evlenmezlerdi.

Toplumdaki itibarları oldukça sarsılan Kaberdey beyleri, Graf Loris, Melikof'a kölelik ve bağımlı köylüler müessesesinin yıkılmaması için
ricada bulunurlar. Bu rica mektubunda, şimdiye kadar ağır işlerini yapan
köleleri olmazsa beylerin yaşayamayacaklarını belirttiler. Pşılar, azat
edilen alt sınıf insanlarının tavır ve davranışlarıyla toplumu bunalıma götürecekleri inanandaydılar. Her azad ettikleri köle içinde Çar’dan ücret
istiyorlardı.

Bu ve buna benzer rica ve yalvarmalar Çar'ı etkiler ve 1867'de çıkarılan bir kanunla azad edilen 21.000 kişiye karşılık, her bir kişi için 200 Ruble ödenir. Bu ödeme karşılığında da beyler ellerindeki toprakların yarısını azad edilenlere verilmesi kararını alır. Bu iş için görüşmeye giden temsilciler "Kaberdey topraklarının hiç bir şahsa ve kişiye ait olmadığını ve tüm Kaberdey halkının olduğunu" ilan ederler.Loris Melikof ve yardımcısı Kodyokof'un 1860 yılında açtıkları okul, üniversite ve benzeri sosyal kurumlar bu devrin en belirgin reform hareketleri olmuştur. Bu reformlarla çok karışık olan Kaberdey tarımcılığı (kültürü de) daha kolay ve pratik işlenebilir hale getirilir.

Ne acıdır ki bu geleneklerin sosyal yapıların aktif olarak işlediği devirlerde sosyolojik etnolojik ve de politik yönlerden ele alınarak araştırılmadığı ve incelenmediğinden ne olduğu ve nasıl işlediği bilinmiyor.

Günümüzde ise bu tür incelemelerin yapılması daha da zor oldu.
Bazıları, Kaberdeylerin sosyal düzenini, sınıfsal bir yapı içerisinde
karşılıklı olarak herkesin ödevlerini yerine getirmesine dayalı bir feodal
düzen olarak tanımlar. Bilinen, reformlardan önce Kaberdey topraklarının
kökleri Pşı Yınal'e dayanan (Atajuk, Mışevest, Kaytuko ve Bek Mursin) dört bey ailesine ait olduğudur. Hatta, Büyük Kaberdey’de tüm toprakların
dörtte biri 1871-1876 yıllarında 200 bey ailesine ait olduğu bilinmektedir. Küçük Kaberdey'de ise 59 bey ailesi bulunuyordu. Toprak paylaşımında bazı beyler çeşitli nedenlerle toprak alamadılar. Bu dağıtımda paysız kalanlar Osmanlı devletine göç etmişlerdir. Daha sonra, 1917'ye kadar, Kaberdey beylerin yaşamlarıyla ilgili bilgiler yok denecek kadar azdır.

Bolşevik ihtilali yıllarında Kaberdey beyleri, Kazaklarla beraber Çar'ın
yanında, komünistlere karşı savaştılar. Buna karşılık Kaberdey köylüleri
ve çiftçileri, Çar'ın toprak reformu ve insan hakları propagandalarına da, Bolşeviklere de kanmayarak tarafsız kalmışlardır.

 


 
 

 
Bugün 22 ziyaretçi (22 klik) kişi burdaydı!
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol